12 Ağustos 2012 Pazar

BABA EVİNDE RAMAZAN


     Sıcak ve rüzgarlı bir Osmaniye gününden yazıyorum..
     Evet evet ! Kesinlikle fazla rüzgarlı... Eşim Ankara'nın yağmurunu anlatırken biz güneşin ve rüzgarın tadını çıkarıyoruz burda. Sanırsınız ki İstanbul'un sahillerinde oturuyoruz :). Neyse... Bu rüzgar böyle sürsün ki klimalardan ağrıyan yanlarımız azıcık kendine gelsin.Evde yirmi dört saat çalışan klimalar da azıcık kendini toparlasa iyi olur aslında.Zira onların da belli bir ömrü var.
     Dün iftardan sonra benim sahura dair telaşlarım başladı yine hafiften.Kahvaltılık ve karpuz genel tercih olmasına rağmen, insan ortaya bir şey illaki istiyor.Hamdolsun imkanlarımızı da kullanmak adına bi dolu nimeti vermiş Rabbim. Ne yapsak ne yapsak derken,uzun istişarelerin ardından vardık bir karara. Milföyden börek.
     Bir paket milföyü buzluktan çıkarmakla başladık işlemimize.İçinde on yaprak bulunan milföyleri ayırıp, çözülmelerini bekledik.İçini hazırlamaya geçtik sonra.Peynirleri rendeledik, sosunu hazırladık derken... Üç kız kardeş üstesinden gelebildik :). Biz üçümüz aslında neler neler yaparız da...  Ayrı dağların ardına düştük. Ankara, İstanbul, Osmaniye...
     Rabbim hayrda birleştirsin yine diye dua ediyorum. İnsanın kardeşi gibi, özellikle de kız kardeşi gibisi yok. O kadar da iddialıyım.Dertler, kederler, acılar... Ne varsa yaşanıp biten hüzne dair, sönüp gidiyor onlarla. Hele bir de ablanız gibi bi anneniz de varsa... Alın size muhteşem dörtlü :) Gülüşmeler, kahkahalar ve karın ağrıları... 
     Derken bizim börek işlemimiz başladı.Minik bir paket kaşar peynirini,isteğe göre beyaz peynirle rendeleyip karıştırdık.Milföyleri ortadan ikiye kestik, yirmi adet kare elde ettik.Peynirli içten karenin yarısına gelecek şekilde bir çorba kaşığı dolusu koyup, diğer ucunu içli kısmın üzerine kapatıp, kenarlarını açılmayacak şekilde elimizle bastırarak kapattık.İşlemimiz böyle devam ederken, üç silahşörlerden biri de iki yumurtayı çırptı ve geniş bir tabağa aldı.Sarılan milföyleri önce bu yumurtaya sonra galeta ununa bulayıp yağlanmış tepsiye dizdi.Hal böyleyken göz kararıyla hazırladığımız peynirli iç tükendi, bende ne yapsam derken, iki gün evvelinden kavrulmuş ve bir ufak muhallebi kasesini doldurmayan kıymayı aldım elime.İçine beş kaşık kadar garnitürü ekleyip kalan beş kare milföy hamurunu bununla sardım.Aynı soslanma işlemi bunlara da yapıldı. Sahura yakın da fırına sürülüp pişirildi.Ev ahalisi üç elden çıkan bu böreği pek beğendi.
     İşin garibi biz kız kardeşler olarak milföyden pek hazzetmeyiz :). Ama sevildiğini görmek muhteşemdi..
     Buyrun burda da az ve öz fotoğrafları. Keyifli seyirler ve afiyetler...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder